Hür Adam Bediüzzaman Said Nursi'yi ikinci kez izledim dün. Bana öyle huzur veriyor ki. Barla hayatı en sevdiğim bölümü. O memleketin ücra köşesinde yok olmaya bırakıldı fakat o kitlelere ulaştı. Yüzlerce talebesi oldu. Bugün yaptığım araştırmada Nur Mekteb'ini buldum. Çok sade bir mekanda külliyatları yorumluyor, tartışıyorlar. Fakat bayanlar için olanı yok galiba. Bir erkek kardeşim olsa hemen yollardım. Çünkü bende Lem'alar'dan başlamak istedim fakat anlaşılması zor olmadığı halde benim bildiğim o kadar kelime yok. Tartışarak öğrenmek kalıcı oluyor! Geçen sene Anadolu Gençlik'e gittim. Gitmez olaydım. Kızlar resmen eğlenmek için gelmiş. Diğer gün bıraktım. Camii'ye gitmek isterim fakat hep ilkokul çocukları var. Yeni şeyler öğrenmek istiyorum. Fakat böyle güzel mekanlar iyi tanıtım yapmıyor. Akrabalarım olmasa beni yönlendirecek insanlarda olmayacak. Her neyse nerden nereye geldim. İşte zamanın eşsizi Bediüzzaman Said Nursi'den çok hoşuma giden şu satırları sizinle paylaşmak istiyorum;
''Karşımda müthiş bir yangın var; alevleri göklere yükseliyor.İçinde evladım yanıyor, imanım tutuşmuş yanıyor.O yangını söndürmeye,imanımı kurtarmaya koşuyorum''
İşte beni ağlatan satırlardı bunlar.Ya benim imanım nasıl yanıyordur. Benim çok şükür hürriyetim var peki o bu kadar kısıtlamaya nasıl bir sabırla direniyordu. Kim bu kadar dayanabilirdi. O yüzden ona ve devlete ihanet edenlere; ''Zalimler için yaşasın cehennem'' diyorum. Ve üstadı saygıyla anıyorum.
8 Haziran 2012 Cuma
9 Mayıs 2012 Çarşamba
Tanımlanamayan Hastalık
Evet benim kolumda başlayan beze bacağıma geçti ve birden ateşim çıktı. Hastaneye koştum tabii. Acile bir girdim sanki uzaydan gelmişim gibi bana bakıyorlar. Neyse sorunu anlattım. Sonra kanımı aldılar, ateşimi ölçtüler, her şeyi test ettiler, ultrasona girdim, film çektim falan filan ben halsiz düştüm. Çünki kanımı iki kere aldılar ve damarımı bulamadı salak doktor. Gidip sedyelerden birine yattım bende. Sonra yaklaşık 7-8 doktor başıma toplanıp bezeyi incelemeye başladılar. Enfeksiyondur diyorlarda anlaşılamadı hala. Neyse 2 gün sonra ben başka hastaneye geçtim. yine kan verdim, idrar testi, ultrason derken benim kolumda 5 delik oluştu. Çok kötü bişey. Kanım 0-Rh negatif ve kansızım. Neyse bu arada benim bölüm Kadın hastalıkları. Polikinlik bebek ve hamilelerle dolu. Beni gören hemşireler bekar mı? diyip duruyor. Bende garibim dert anlatmaya çalışıyorum. Yok ilk kollardan beze çıktı ordan bacağıma geçti' falan filan. Biz sonuçları alıp doktora gittik. Doktor eğer bezede bastırınca ağrı olmasaydı ve bu ilaçları kullandıktan sonra bu şişlik inmezse sana lenf kanseri taraması yapıcaz dedi. Evet bugün belki birşey olursa öğrendiğim ilk gün olucak. Sağlığınıza iyi bakınn :)
27 Nisan 2012 Cuma
KAN GÖLÜ' Tess Gerritsen
Benim hayalimde ve hatta hedefimde tıp var. Ve kitaplığımın kıytırık köşesinde yıllardır farketmediğim bir kitap buldum. İndirimden almışım galiba küçücük bişey. Ben can sıkıntısı geçsin diye okuyayım dedim. Ah başlamaz olaydım. Birde sınav haftası. Neyse 2 günde 480 sayfayı bitirdim. Yazar bir doktor ve kitapta bir parazitin bulunuşuna kadar canı çıkan bir doktorun hikayesini anlatıyor. Evet biraz bahsedeyim.
Dr. Elliot'un kocası ölmüş ve oğlu Noah bazı zübbelerle takılıyor. Noah arkadaşlarıyla araba çalmış ve sonra kaza yapmış. Bunu duyan anne Noah'la küçük bir kasabaya taşınıyor. Burdada başarısını sürdüreceğini düşünüyor ve işyerini açıyor. Noah yeni okulunda pek kimseyle anlaşamıyor. Kayak yapıyor ve Amelia denen bir kızdan hoşlanıyor. Amelia'nın babası ölmüş ve annesi Jack'le evdenmiş. Ve iki yeni erkek kardeşi olmuş. J.D ve Eddie. J.D çok alaycı bir çocuk ve okulda herkesle kavga ediyor. Noah okulda kaykay yaparken bir zamanlar iyi takıldığı bir çocuk olan Taylor'a çarpıyor ve kavga ediyorlar. İkiside ceza alıyor. Taylor'un anne ve babası yeni ayrılmış. Bir gün biyoloji dersindeler ve öğretmen kurbağayı iğneyle felç yapıyor. Bunu sonra tüm çocuklar denicek. Noah ve amelia eş oluyor. Taylor o gün D notu almış ve sinirli.Sonra Taylor buna ve derste öğretmenin ona bağırmasına sinirlenip kurbağayı paramparça ediyor. Sınıf korkuyor tabi. Sonra çantasından silah çıkartıp öğretmenini 2-3 çocuğu ve Amelia'yı yaralıyor. Noah silahını alıyor ve etkisiz hale getiriyor. Hastaneye gelen yaralılardan bio. hocası ölüyor. Elliot kan değerlerini ölçmesi için Anson labaratuarlarına gönderiyor ve hiç birşey çıkmıyor. Sadece bir değerde anormal artış var. Ve bu anlaşılmıyor. Snoxx Taylor'un arkadaşı ve daha sonraki gün oda kriz geçirip kardeşini ve annesini öldürüyor. Bu değişik artış onda da var. Bu arada kasabamızın dertli şefi Licoln. Ve onun karısıda Doreen. Doreenle çok güzel başlayan evlilikleri kötü devam etmiş ve kadın içki manyağı. Arada evine gelip ona takılıyor. Bu kasabada olan garip olaylar Elliot ve Licoln'un fazla vakit geçirmesine neden olmuş. Ve bir iş dönüşü dayanamayıp Elliotu öpüyor. Ve bunu salak polis memuru görüp tüm kasabaya yayıyor. 70 yaşında bir dedemiz var 50 yıl önce böyle bir krizi oda geçirmiş ve 1-2 kişiyi öldürmüş herkes ondan korkuyor. Birgün şehir merkezine geldiğinde sara nöbetine tutuluyor. Dr elliot onu hastaneye kaldırıyor ve kasabadaki bir biyalogla şöyle bir şey düşünüyorlar. Gölde ışıldayan yeşil bir bakteri var Anson labaratuvarı bunun hiç bişey olduğunu söylüyor. Gölde yüzen yaşlı adam bu bakteriyi kapıyor ve bağırsağında 3 metreye kadar uzayıp beyine geçiyor. Buda davranışı etkiliyor. Sabah kalktığınızda burnunuzdan çıkan bir solucan görebilirsiniz. Anson bunu Dr Elliot sayesinde keşfetmiş ve kasabaya gönderdiği gazeteci kılığındaki bir casusla bunu hallediyor. Elliot bizim biyologun evine gidiyor. Fakat evde yok ayak izlerini takip ediyor ve derede bunların kaybolduğunu görüyor. Sonra gizli mağarayı görüp içine giriyor. Ve bakterilerin yuvasına giriyor. Yarasalar ve parazitler var. Biyologu orda görüyor bayıltılmış halde. Sonra mağaradan koşarak çıkarken bu gazeteci elliot'u bayıltıyor. Sonra bunu alıp arabasına götürüyor ve gölün yanına gelince arabadan inip gaza basıyor ve elliot't buz tutmuş gölün içinde kayboluyor. Bu biyologda mağaraya dönüp bakteri örneklerini alıyor ve orayı ateşe veriyor. O sırada polisler gelip onu tutukluyor. Elliot ise suda boğuşurken Amelia onu kurtarıyor. Evet özet olarak anlattım. Bu kitap harika ve çoğu yeri anlatmadım. 4 tl'ye gidin alın ve harika bir gerilim kitabı okuyun.
Dr. Elliot'un kocası ölmüş ve oğlu Noah bazı zübbelerle takılıyor. Noah arkadaşlarıyla araba çalmış ve sonra kaza yapmış. Bunu duyan anne Noah'la küçük bir kasabaya taşınıyor. Burdada başarısını sürdüreceğini düşünüyor ve işyerini açıyor. Noah yeni okulunda pek kimseyle anlaşamıyor. Kayak yapıyor ve Amelia denen bir kızdan hoşlanıyor. Amelia'nın babası ölmüş ve annesi Jack'le evdenmiş. Ve iki yeni erkek kardeşi olmuş. J.D ve Eddie. J.D çok alaycı bir çocuk ve okulda herkesle kavga ediyor. Noah okulda kaykay yaparken bir zamanlar iyi takıldığı bir çocuk olan Taylor'a çarpıyor ve kavga ediyorlar. İkiside ceza alıyor. Taylor'un anne ve babası yeni ayrılmış. Bir gün biyoloji dersindeler ve öğretmen kurbağayı iğneyle felç yapıyor. Bunu sonra tüm çocuklar denicek. Noah ve amelia eş oluyor. Taylor o gün D notu almış ve sinirli.Sonra Taylor buna ve derste öğretmenin ona bağırmasına sinirlenip kurbağayı paramparça ediyor. Sınıf korkuyor tabi. Sonra çantasından silah çıkartıp öğretmenini 2-3 çocuğu ve Amelia'yı yaralıyor. Noah silahını alıyor ve etkisiz hale getiriyor. Hastaneye gelen yaralılardan bio. hocası ölüyor. Elliot kan değerlerini ölçmesi için Anson labaratuarlarına gönderiyor ve hiç birşey çıkmıyor. Sadece bir değerde anormal artış var. Ve bu anlaşılmıyor. Snoxx Taylor'un arkadaşı ve daha sonraki gün oda kriz geçirip kardeşini ve annesini öldürüyor. Bu değişik artış onda da var. Bu arada kasabamızın dertli şefi Licoln. Ve onun karısıda Doreen. Doreenle çok güzel başlayan evlilikleri kötü devam etmiş ve kadın içki manyağı. Arada evine gelip ona takılıyor. Bu kasabada olan garip olaylar Elliot ve Licoln'un fazla vakit geçirmesine neden olmuş. Ve bir iş dönüşü dayanamayıp Elliotu öpüyor. Ve bunu salak polis memuru görüp tüm kasabaya yayıyor. 70 yaşında bir dedemiz var 50 yıl önce böyle bir krizi oda geçirmiş ve 1-2 kişiyi öldürmüş herkes ondan korkuyor. Birgün şehir merkezine geldiğinde sara nöbetine tutuluyor. Dr elliot onu hastaneye kaldırıyor ve kasabadaki bir biyalogla şöyle bir şey düşünüyorlar. Gölde ışıldayan yeşil bir bakteri var Anson labaratuvarı bunun hiç bişey olduğunu söylüyor. Gölde yüzen yaşlı adam bu bakteriyi kapıyor ve bağırsağında 3 metreye kadar uzayıp beyine geçiyor. Buda davranışı etkiliyor. Sabah kalktığınızda burnunuzdan çıkan bir solucan görebilirsiniz. Anson bunu Dr Elliot sayesinde keşfetmiş ve kasabaya gönderdiği gazeteci kılığındaki bir casusla bunu hallediyor. Elliot bizim biyologun evine gidiyor. Fakat evde yok ayak izlerini takip ediyor ve derede bunların kaybolduğunu görüyor. Sonra gizli mağarayı görüp içine giriyor. Ve bakterilerin yuvasına giriyor. Yarasalar ve parazitler var. Biyologu orda görüyor bayıltılmış halde. Sonra mağaradan koşarak çıkarken bu gazeteci elliot'u bayıltıyor. Sonra bunu alıp arabasına götürüyor ve gölün yanına gelince arabadan inip gaza basıyor ve elliot't buz tutmuş gölün içinde kayboluyor. Bu biyologda mağaraya dönüp bakteri örneklerini alıyor ve orayı ateşe veriyor. O sırada polisler gelip onu tutukluyor. Elliot ise suda boğuşurken Amelia onu kurtarıyor. Evet özet olarak anlattım. Bu kitap harika ve çoğu yeri anlatmadım. 4 tl'ye gidin alın ve harika bir gerilim kitabı okuyun.
3 Nisan 2012 Salı
Açlık Oyunları ve Geçici Ünü
Evet ne zaman güzel bir film çıksa insanlar bir süre ona hayran oluyor sonra sonra unutuluyorda. Şu Amerikada birinci olan Açlık oyunları mesela herkesin dilinde bu var. Kitabını ve filmini bende beğendim. Ama fanları işi abartıyor olmayacak şeylere hayaller kuruyor. Mesela Alacakaranlık, Harry Potter gibi gibi gibi. İnsanlar büyüsüne kapıldıkça herşeyi bırakıp onlar gibi olmaya çalışıyor veya kendi olmuyorlar. Kişilikleri sürekli değişiyor. Size burda felsefe yapmayacağım ama bukalemun gibi renk değiştirip durmayın. KENDİNİZ OLUN! Peeta Mellark karakteri filmde yakışıklıydı, Edward'da. Peki ne umuyorsunuz. Onlarla birgün tanışıp yaşamayı mı? Onların hayatlarını izlemeye devam mı edeceksiniz yoksa kendi hayatınıza mı döneceksiniz? Bir hedefiniz olsun. Boş yere yaşamayın. Her neyse benim sinirimi bozan bu durumu atlarsak. Kitaptan bahsetmek istiyorum. Katniss karakteri gerçekten kitaplarda aradığım karakterlerden. Kızı tanıdıkça ortak yönlerimi buluyorum. Mesela; Zor arkadaş edinirim, insanlara kendimi sevdirmeyi bilmem, fazla konuşmaya çalışmam, yalnızlık daha hoşuma gider. Çok yetenekli tabii. Gale'ye bayıldım çünkü katniss'le takılması bile yeter. Suzanne kitabı güzel kurgulamış. Şöyle bakınca kitabında birşeyleri ima ettiği belli. Evet sinemaya mı gideceksiniz? Tabikide ilk seçiminizi açlık oyunların yana kullanın. Dvd veya Tv'den izlemekten çok çok farklı.
Ve son günleri. Gale ve Katniss
Bu adamı çok sevdim. Aksi!
Ve son günleri. Gale ve Katniss
19 Şubat 2012 Pazar
Savaş Atı
Yıllar önce bir hayal düştü aklıma. Atlar. Köyümüzdeki dörtnala koşturan atları görür, muhteşem saçlarına hayranlık duyardım. Ama seneler akıp geçti ben şehirde duvarlar arasındaki hayatımda atları çoktan unutmuşum bile. Yakın zamanda bir film çıktı. Savaş Atı. Fragmanını görür görmez direk gidelim dedim. Diğer gün okuldan kaçıp halamla Optimum Outlet'e gittik. Filmin girişinde o muhteşem çayırlıkları gördüm. Şunu anladım: Bu şehir beni sıkıyor ve benim asıl yerim doğal hayat. Okumak güzel ama hayatım testler ve sınavlardan ibaret. Eğer böyle gidersem 30 yaşına kadar okuyacağım. . Her neyse Steven herzamanki gibi güzel film çıkarmış. Bu sefer anlatmayacağım. Çünkü o filmde herkes kendinden birşey bulucak. İçindeki birşeyi keşfedicek.
En son sahnedeki o günbatımı öyle güzelki Steven'e birdaha hayran oldum. Arkadaşlar vaktiniz varsa vizyondan kalkmadan izleyin yada internetten izleyin farketmez. Bu aradan Jeremy acaip yakşklı. ;)
En son sahnedeki o günbatımı öyle güzelki Steven'e birdaha hayran oldum. Arkadaşlar vaktiniz varsa vizyondan kalkmadan izleyin yada internetten izleyin farketmez. Bu aradan Jeremy acaip yakşklı. ;)
5 Şubat 2012 Pazar
Tekir Macerası
15 tatil geldi geçiyor... Hatta yarın okul başlıyor! Bizde arabaya atlıyıp Tekir'e gitmeye karar verdik. Adana günlük güneşlik olunca bir mont, bir kazak botlarıda çektim turist çantasına 3 yedek çorap attım. Ahh sonumu nerden bileyim. Adanadan yola çıkınca 1 saatte Tekirdesin. O yolun kenarındaki tarlalarda neler var neler. Artık dallarn taşıyamadığı mandalinler,portakallar artık yerlere düşmeye başlamış. Mis gibi Portakal kokuları etrafta. Biberiyeler yol kenarlarını doldurmuş. Biraz topladık. Az öncede saksıya ektim. Sonra gişeden Tekir'e girdim. Artık bembeyaz kar beni bekliyordu. İlk bir yer aradık. Herkesin olmadığı bir yer istiyorduk. Sonra herkese uyup arabaların oraya parkettik. Arabada 5 kız olunca gelen geçen arabalar bize bakıp duruyordu. Sonra kardeşim Fatma ve halam dayanamayıp teşin üzerine oturum kendilerini aşağı attılar. Bende teşimle birlikte kaymaya koşuyordum. Ayağım çarpınca yuvarlanmaya başladım. Yoldan bir araba iyiki geçmiyordu çünkü bariyerlerden yuvarlanıp yola uçtum. Tabi gülmekten kırıldık. 2 saat koskoca tekiri gezip durduk. Hele o manzaraları resimde değil kendiniz görseniz hayran kalırdınz. Her izleyişimde şu güzelliği yaratan Allah'a daha hayran oldum. Bu güzellikleri göremeyen kör kalplilere acıdım. Daha sonra hepimiz acıktık ve oranın meşhur sucuk ekmeklerinden denemeye karar verdik. Birsürü lokanta vardı. Biz temiz olduğunu düşündüğümüz o kocaman restorana girelim dedik girmez olaydık! Biz soğuktan tir tir titriyoruz soba yada klimanın yanmasını bekliyoruz. İçerisi daha bir soğuk. 2 tane garson var. Çağırmasan gelmiyecek kadar uyuşuklar. Siparişi verdik tam 25 dk. bu salakları bekledik. Halam artık dayanamayıp bağırmaya başladı. Tam kalkıp gidicez bu uyuşuk garsonlar getirdi. Onları aldık 5dk. durmadk çıktık. Halam ödemeyi yaparrken bunları iyi bi terslemiş. Evet Tekirin bu son aksiliği olmasa herşey mükemmeldi.
Buradaki ayak izleri benim!
Buradaki ayak izleri benim!
13 Ocak 2012 Cuma
Hz. Aişe (r.a) Kitabından Notlar
Evet arkadaşlar, Adana'da kitap fuarı açıldı ve ben bu kitabı oldukça düşük bir fiyata aldım. Ayrıca kitap hakkında sadece kapağı beni yönlendirdi. Fakat stand daki abi sağolsun yardımcı oldu ve bana gerçekten çok güzel kitaplar önerdi. İffet Ya Hu diye bir kitapta aldım ve inanın aldığım gün kitabın çogunu bitirdim. Kitapdaki ibretlik hikayeler beni o kadar etkilediki kendimi ağlamaktan alıkoyamadım. Ve yarın yazarı fuara gelicek. Sırf onun için gidip kitabımı imzalattırıcam ve internetten baktığım bir iki kitabı daha alıcam.Bunun yanında Yavuz Sultan Selim'i aldım. Fiyatı normalde 19 Tl fakat fuardan 10 Tl'ye aldım. Sağolsunlar. Evet şimdi Hz. Aişe'ye gelelim. Dün gittim almaya ve şuan 130'dayım. Böyle bir kitabı sadece okumak yetmiyeceğini anlayıp notlarda düşmeye başladım. Ve Bu notları bölüm bölüm yayınlamak istedim. Belki ilginizi çeker. Evet bu uygulamaya vaktim olduğu zaman başlayacağım. Takip ederseniz sevinirim.
23 Aralık 2011 Cuma
Alacakaranlık Efsanesi
İlk çıktığı gün gittim filme. Şu kızların hepsi Robert'e bayılıyorlarda nesine bayılıyorlar anlamıyorum. O filmi Taylor Lauther ve Kristen Stewart için izliyorum. Taylor itiraf edelim yakışıklı, biraz gotik ama farketmez. Kristen'de güzel kız. Tarzı çok hoşuma gidiyor. Filmi izlemeye Adana Optimuma gittim. Yazılılardan kurtuldum biraz sosyalleşim diye gittim. Son bölümü olduğu için galiba hepsinden en güzeliydi. Aslında olmadık yerde bitirdiler. Bella gözlerini açtı-gözler kırmızı vampir oldu- Allah'ım ne olucak ne yapıcak diye yerimde duramıyorum ben sonra film bitti. Hemen kitabını edinmeliyim dedim. Sonrada amann kim uğraşcak yazılılardan çıktım diye bakmadım. Part2 ne zaman çıkar bilmiyorum ama şuan vizyonda olanlardan seçeceğiniz bir film varsa 1. Olarak Ölümsüzleri 2.Olarak Twillight'yi seçin Musallata gitmeyin. Okadar uydurukki paranızı çöpe atmış gibi olmayın.
Filmden kareler....
Düğünleri...
Bella hamile..
26 Kasım 2011 Cumartesi
23 Ekim 2011 Pazar
Huzur Sokağı' Kitap
Dün 4. kere bitirdim. Kitabın arkasında haklı şöhretini yakalamıştır diyor. Doğrudur ben okuduğum onca kitabın içinde en çok bunu beğenerek, örnek alarak okudum. Filmi yapılmış taaa 1970 yılında oyuncuları: Türkan Şoray, İzzet Günay başrolde. Aradım ama filmi izleyecek doğru düzgün yer yok. Ayrıca böyle bir kitaba daha güzel daha gelişmiş bir filmle desteklemek daha iyi olur. Abuk Subuk filmler yapılacağına bu kitabı uyarlayın olsun bitsin kardeş! Küçük boyutunu yayımlamışlar sadece 10 Tl. NT'den kitapçılardan bulanilirsiniz.
Kitabın özetine gelelim:
Bilal adında oldukça yakışıklı ve dinine bağımlı bir genç var. Bu genç Huzur sokağında yaşıyor. Ama nasıl bir sokak İstanbulda orayı aramayı bile düşündüm. Herkes birbirine destek oluyor, Namazlarını ibadetlerini geciktirmiyor ve kolay kolay değişemeyecek insanlar. Bilalimiz de İstanbul Kimya Fakültesinde okuyor. Bu sokağa bir apartman dikiliyor. Herkes ayaklanıyor. Çünkü yapılacak apartmana açık saçık, asri insanlar oturacak. Mahalle Bilal'in cami de verdiği vaazla tebrirlerini alıyor. Onlarla muhatap olmayacak, konuşmayacak ve örnekte almayacaklar. Bu apartmana taşınanlar gerçekten asri ve oldukça bu mahalleyi küçümser tavırdalar. Bilal dersini yaparken bir ses duyuyor. Perdeyi açtığında yosun gözlü, gümrah saçlı, bembeyaz tenli çok güzel bir kız görüyor. Gördüğü an aşık oluyor resmen kıza. Kafasından atamıyor. Kızda buna aşık olmuş. Kapıcıyla anlaşıp oğlana niyetini açtırıyor. Ama Bilal Huzur Sokağının medar-ı iftiharı. Evlenemez. Kızın(Feyza'nın) dadısı Bilal'e söylüyor. Sakın evlenme bu kız seni değiştirecek bir salon erkeğine dünüştürücek diyor. Bilal de evlenmekten vazgeçip Bursa'dan mazbut bir aileden gelen tesettürlü ibadetini yapan bir kızla evleniyor. Feyza bu mahalle kızıyla nasıl evlenir diye kendini yiyip bitiriyor. Sonra Feyza Selim adında bir Yüksek Mimarla evleniyor. Ve yıllarca o eğlence benim bu eğlence benim dolaşıyor. Ama mutlu değil. Çünkü Bilal'i seviyor. Bir gün kocası evde yokken dadısını çağırıyor. Niye beni seçmedi o mahalle kızını seçti diye ağlıyor. Dadısı ona onun asri bir kız olduğunu, evlenemeyeceğini anlatıyor. Sonra kadınların bir kaşıkçı elmesı gibi olduğunu kendini açıp saçarak değil kaşıkçı elması gibi herşeye karşı kendini korumasını açık saçık olmamasını söylüyor. Feyza o günden sonra namaza başlıyor. Kocasından da ayrılıyor. Yanında kızı Hilal ve dadısı var. Babasını evine geldiğinde toplu kaza yaptıklarını bütün ailesini kaybettiğini öğreniyor. Ve kendi kendine geçinmeye , çalışmaya başlıyor. Birgün çarşıya çıktığı sırada dükkanda Bilallw karşılaşıyor apar topar eve geliyor ve derhal taşınacaklarını söylüyor 2 gün sonrada başka bir yere taşınıyorlar. Bilal dükkanın sahibinden Feyzanın hayatını öğrenince hemen evlenmek istiyor. Çünkü karısı 2. çocuğu doğururken ölüyor. Ama nafile hiçbiyerde bulamıyor ve işinin başına dönüyor(Ünlü bir kimye mühendsi oluyor) Feyza kızını okula yazdırıyor. Bu bölümleri kitaptan okuyun gerçekten çok güzel. Hilal büyüyüp çok güzel bir kız oluyor ve oldukça çalışkan. Annasi hastalanıyor ve onu Doktor Nazım'ın yazıhanesine getiriyor. Orada 1 ay kalıyorlar ve bu müddette Nusretle tanıışıyorlar. (Nusret Bilal'in oğlu) Ve birbirlerinden etkileniyorlar. Nusret bi doktor ve Seval ecza deposunun müdürü. Doktor Nazım Nusrete Hilali istiyor ve nişanlanıyorlar. Selim Feyza'ya çektirmek için Nusretin ilaçlarına esrar doldurark kamyonla yolda giderken yakalanıp suçlu olarak Nusret'i tutukluyorlar. Feyza damadın adını temize çıkarmak için Selim telefon konuşmalarını Hatice teyze yardımıyla kayda alıyor. Mahkeme günü koridorda Bilal le karşılaşıyor. Ama bu buluşma uzun sürmüyor. Tanıklık ederken Selim'in adamları tarafından vuruluyor. Ama mutlu ölüyor. çünkü biricik kızını dünyada yapayalnız bırakmıyor.
Evet arkadaşlar herşeyi detayıyla anlatamadım. Hikaye süper 1 sayfalık özetle kalmayın hemen bu kitaptan edinin :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)