23 Aralık 2011 Cuma

Alacakaranlık Efsanesi


İlk çıktığı gün gittim filme. Şu kızların hepsi Robert'e bayılıyorlarda nesine bayılıyorlar anlamıyorum. O filmi Taylor Lauther ve Kristen Stewart için izliyorum. Taylor itiraf edelim yakışıklı, biraz gotik ama farketmez. Kristen'de güzel kız. Tarzı çok hoşuma gidiyor. Filmi izlemeye Adana Optimuma gittim. Yazılılardan kurtuldum biraz sosyalleşim diye gittim. Son bölümü olduğu için galiba hepsinden en güzeliydi. Aslında olmadık yerde bitirdiler. Bella gözlerini açtı-gözler kırmızı vampir oldu- Allah'ım ne olucak ne yapıcak diye yerimde duramıyorum ben sonra film bitti. Hemen kitabını edinmeliyim dedim. Sonrada amann kim uğraşcak yazılılardan çıktım diye bakmadım. Part2 ne zaman çıkar bilmiyorum ama şuan vizyonda olanlardan seçeceğiniz bir film varsa 1. Olarak Ölümsüzleri 2.Olarak Twillight'yi seçin Musallata gitmeyin. Okadar uydurukki paranızı çöpe atmış gibi olmayın.
Filmden kareler....



    
                                            Düğünleri...







                 Edward'ın Düğün sonrası gecedeki kırdığı yatak...



                       
                                            Bella hamile..






26 Kasım 2011 Cumartesi

Hush Hush Serisi 3. kitap 'SESSİZLİK'

Evet arkadaşlar Sessizlik çıktı.
Özetini açıklamalarını Çarşambaya veriyorum. :)

23 Ekim 2011 Pazar

Huzur Sokağı' Kitap

Dün 4. kere bitirdim. Kitabın arkasında haklı şöhretini yakalamıştır diyor. Doğrudur ben okuduğum onca kitabın içinde en çok bunu beğenerek, örnek alarak okudum. Filmi yapılmış taaa 1970 yılında oyuncuları: Türkan Şoray, İzzet Günay başrolde. Aradım ama filmi izleyecek doğru düzgün yer yok. Ayrıca böyle bir kitaba daha güzel daha gelişmiş bir filmle desteklemek daha iyi olur. Abuk Subuk filmler yapılacağına bu kitabı uyarlayın olsun bitsin kardeş! Küçük boyutunu yayımlamışlar sadece 10 Tl. NT'den kitapçılardan bulanilirsiniz. 

Kitabın özetine gelelim:
   Bilal adında oldukça yakışıklı ve dinine bağımlı bir genç var. Bu genç Huzur sokağında yaşıyor. Ama nasıl bir sokak İstanbulda orayı aramayı bile düşündüm. Herkes birbirine destek oluyor, Namazlarını ibadetlerini geciktirmiyor ve kolay kolay değişemeyecek insanlar. Bilalimiz de İstanbul Kimya Fakültesinde okuyor. Bu sokağa bir apartman dikiliyor. Herkes ayaklanıyor. Çünkü yapılacak apartmana açık saçık, asri insanlar oturacak. Mahalle Bilal'in cami de verdiği vaazla tebrirlerini alıyor. Onlarla muhatap olmayacak, konuşmayacak ve örnekte almayacaklar.  Bu apartmana taşınanlar gerçekten asri ve oldukça bu mahalleyi küçümser tavırdalar. Bilal dersini yaparken bir ses duyuyor. Perdeyi açtığında yosun gözlü, gümrah saçlı, bembeyaz tenli çok güzel bir kız görüyor. Gördüğü an aşık oluyor resmen kıza. Kafasından atamıyor. Kızda buna aşık olmuş. Kapıcıyla anlaşıp oğlana niyetini açtırıyor. Ama Bilal Huzur Sokağının medar-ı iftiharı. Evlenemez. Kızın(Feyza'nın) dadısı Bilal'e söylüyor. Sakın evlenme bu kız seni değiştirecek bir salon erkeğine dünüştürücek diyor. Bilal de evlenmekten vazgeçip Bursa'dan mazbut bir aileden gelen tesettürlü ibadetini yapan bir kızla evleniyor. Feyza bu mahalle kızıyla nasıl evlenir diye kendini yiyip bitiriyor. Sonra Feyza Selim adında bir Yüksek Mimarla evleniyor. Ve yıllarca o eğlence benim bu eğlence benim dolaşıyor. Ama mutlu değil. Çünkü Bilal'i seviyor. Bir gün kocası evde yokken dadısını çağırıyor. Niye beni seçmedi o mahalle kızını seçti diye ağlıyor. Dadısı ona onun asri bir kız olduğunu, evlenemeyeceğini anlatıyor. Sonra kadınların bir kaşıkçı elmesı gibi olduğunu kendini açıp saçarak değil kaşıkçı elması gibi herşeye karşı kendini korumasını açık saçık olmamasını söylüyor. Feyza o günden sonra namaza başlıyor. Kocasından da ayrılıyor. Yanında kızı Hilal ve dadısı var. Babasını evine geldiğinde toplu kaza yaptıklarını bütün ailesini kaybettiğini öğreniyor. Ve kendi kendine geçinmeye , çalışmaya başlıyor. Birgün çarşıya çıktığı sırada dükkanda Bilallw karşılaşıyor apar topar eve geliyor ve derhal taşınacaklarını söylüyor 2 gün sonrada başka bir yere taşınıyorlar.  Bilal dükkanın sahibinden Feyzanın hayatını öğrenince hemen evlenmek istiyor. Çünkü karısı 2. çocuğu doğururken ölüyor. Ama nafile hiçbiyerde bulamıyor ve işinin başına dönüyor(Ünlü bir kimye mühendsi oluyor) Feyza kızını okula yazdırıyor. Bu bölümleri kitaptan okuyun gerçekten çok güzel. Hilal büyüyüp çok güzel bir kız oluyor ve oldukça çalışkan. Annasi hastalanıyor ve onu Doktor Nazım'ın yazıhanesine getiriyor. Orada 1 ay kalıyorlar ve bu müddette Nusretle tanıışıyorlar. (Nusret Bilal'in oğlu) Ve birbirlerinden etkileniyorlar. Nusret bi doktor ve Seval ecza deposunun müdürü. Doktor Nazım Nusrete Hilali istiyor ve nişanlanıyorlar. Selim Feyza'ya çektirmek için Nusretin ilaçlarına esrar doldurark kamyonla yolda giderken yakalanıp suçlu olarak Nusret'i tutukluyorlar. Feyza damadın adını temize çıkarmak için Selim telefon konuşmalarını Hatice teyze yardımıyla kayda alıyor. Mahkeme günü  koridorda Bilal le karşılaşıyor. Ama bu buluşma uzun sürmüyor. Tanıklık ederken Selim'in adamları tarafından vuruluyor. Ama mutlu ölüyor. çünkü biricik kızını dünyada yapayalnız bırakmıyor.

Evet arkadaşlar herşeyi detayıyla anlatamadım. Hikaye süper 1 sayfalık özetle kalmayın hemen bu kitaptan edinin :)


12 Eylül 2011 Pazartesi

Bir Çocuk Sevdim' Dizisi

Geçen hafta Cuma haftalardır fragmanını gördüğüm ve o çok izlemek istediğim dizi vardı. Babamında maçı vardı evet ama bu engel değildi. :D Sonra misafir geldi ve ben izleyebildim! Sen ne harika bir dizisin! 3kere izledim sonradan Bir Çocuk Sevdim'i. Bir kız nasıl olduysa zengin bir çocukla çıkıyor. Ve onu hamile bırakıyor. Sonra babası çocuğa kızı aşağılarken kız duyuyor ve çocuğu terk ediyor. Eve geldiğinde kapıda babasını sinirli görünce bayılıyor. Ve hastanede hamile olduğu ortaya çıkıyor. Senaryo güzel gidiyor 2.fragmana baktığımda. Büyük ihtimal o kız Has Otomobilin sahibiyle evlenicek sonunda. Ne diyim millet toplaşın Cuma günü Tv'nin başına!

5 Eylül 2011 Pazartesi

Hayatın Gülümseyen Yüzü

'Hayatın günleri ikidir.Biri senin lehineyse, diğeri aleyhinedir.Lehine olan günlerde şımarma, aleyhine olan günlerde umutsuzluğa kapılma. Her iki durumdada Allah'ı unutma.' Hz. Ali

          Hayatın problemlerini , kaygı ve kasvetini umursamamak, işler gayet düzgün seyrediyormuş gibi neşesini koruyabilmek gerçekten takdir edilecek bir durumdur. 'Biz mesut olduğumuz için gülümsemiyoruz, gülümsediğimiz için mesutuz.' Büyük acılarda, ardı arkası kesilmeyen kaygılarda insanı Allah'tan gayri kimse teselli edemez. Gönül derdine kulaktan akıtılan ilacın faydası olduğu hiç görülmüşmüdür? İnsan 'Ya Rabbi' deyip ellerini semaya açtığında, en azından yalnız olmadığını anlayacaktır. Duasının kabul olması ihtimalide kaygılarını hafifletecektir. Allah(c.c) kulunun durumuyla ilgilenmeyen merhametsiz bir kudret değil, anneden daha derin şefkatle kulunu gözetip kollayan bir rahman-u rahimdir.
           Unutmayalımki 'Şeytan tatilde yapmıyor, emekliye de ayrılmıyor.' ısrarlı ve yılgınlık nedir bilmeyen bir düşmanla karşı karşıyayız demektir. Şu halde dünyanın sonuna kadar Ebubekirlerde Ebucehillerde var olup duracaktır.

4 Eylül 2011 Pazar

Yeşillik, Doğa!

10 Gündür Göller yaylasındayım. Tabiatanayla iç içeydik. Toprakta yalın ayak yürüdüm falan. Evet az önce yağmur yağdı. Missss gibi bir toprak koktu. Bende biraz resim çektim. Hava soğuk, ayaklarım donuyor hatta.


        Bunu akşam çektim. Hava turuncuydu. Birde ay çıktı. Bakın;


  Buranın kararmış olduğuna bakmayın. Üstteki fotoyla aynı anda çekildi.


   Bunuda paylaşmadan edemedim. Çok güzel di mi?


 Az önce yağmur yağdı demiştim ama güneş çıkmıştı çoktan. Zaten çamaşırları toplamaya kalmadan yağmur da bitti.  Bizimkilerde sacda börek pişiriyordu. 



   Burası bizim bahçenin girişi. Nenemde garibim burdan biyere gitti hala gelemedi. 



     Yağmurdan sonra ev hep böyle loş olur. Halamda yorgan dikiyor.

                                       

                                              Albüm şimdilik bu kadar. :)





3 Eylül 2011 Cumartesi

Avcılar Beni Tavşan mı Sandı Ne?

Bugünün tuhaf geçiceği sabah 7'de kalkmamdan belliydi. Şu tatil günlerini neden erken kalkarak geçiriyoruz Allah'ım ya. Sabah amcalarımı Adana'ya yolladım. Diğer amcamda çok gitmek istiyordu zaten. Kargalar bokunu yemeden kalkıp sessizce gitmişler. Ohh bea ev 17 kişiydi şimdi 7 kişi kaldık rahat rahat yayılıp yatabilirim. Sonra annemle birlikte annannemlere yürüyerek gittik. Yol toz toprak geçen arabalar bakıyor bize kim bu diye. Bizde onlara bakıyoz tabi mal mal. Hele yolda tanıdık görsün annem başlar konuşmaya. Allahtan uzun konuşmaz dürtünce susuyor. Annanemlere gittik herkes yufka ekmekleri bitirmiş kahvaltı yapıyor. Bütün köy karıları toplanmış. Yanımdaki salak kardeşim gitti çocukların yanına benide yalnız bıraktı. Benim de duygusal günümmüş. Balkonda otururken gözlerim doldu. Sonra banyoya gidip ağladım. İnanın neye ağladığımı bende bilmiyorum. Penceresini falan açtım tuvaletin. Annanemin bezleri mezleri duruyor pis pis kokuttu etrafı. Teyzem geldi tuvalete sonra yarım saat çıkmayınca. Gözlerimi falan sildim. İçeri Kuzenlerden biri daha 1 yaşında bebek uyuyor. Yanına gidip oturdum biraz. ama ne tatlı bişey. Sineklerini kovaladım başından. Annem çağırdı sonra. Birde havuzun başında ağladım. Tamam bugün ağlama günüm. Sonra bizim kuzenler çağırdı sakız toplamaya. Dağa çıktık mezla ağaçlarının altında sakız bulalım diye eşeliyorum. Kardeşimle bir bardak doldurdum. Biz derenin oralara kadar gitmişiz. Yanımdaki küçükler korkup eve gittiler. Üç kız kaldık. Bizde derenin, dağa çıkan yolun oralarda sakız topluyoz. Biraz da korku var. dağ yani biri gelir bişe yapar. teyzemde evde eğer bişe yaparlarsa kafasına kafasına vurun diyor. Sanki adamı dövebilecezde korkudan. Ben sakızı toplarken karganın biri benim gittiğim ağaçlara konup guguk guguk diye ötüyor. Bende tırstım bir aksilik olacak diye. Hakkaten az sonra yoldan geçen bir araba sandık bizim bu tarafa gelmeye başladı. Biz dağa bir koşturuyoz, bacaklar titriyor, dişler zaten titreşimde gibi, kalbim de deli gibi atıyor. Bir taşa saklanıyorum kıçım gözüküyor, başkasına saklanıyom başım gözüküyor. Sonra bir kütük buldum. Oraya saklandım. Araba geldi tarr tarr tarr diye bizim önümüzdeki düzlüğe durdu. Yukarı çıksalar bittik. Adam kesecek bizi sonra dereye atacak cesetleri mezara da parça pinçik giricez. Ay altıma bir baktım ineğin kurumuş bokuna oturmuşum. Ona mı iğrenim, hareket edip yerimi mi belli edim. Napim oturdum. Sonra adamlar indi diğer tarafa yürüdü. Dağdan bir adam getirdiler. Nasıl yanii dağda adam mı vardı. Bizi izleyen gözleyen. Yanımdaki o tokludan geliyor falan dedi. Görmemiş yani bizi. Arabaya bindi o dazlak kafalı beş adam tarr tarr tarr toroslarıyla ormana daldı. Biz korkudan öyle izliyoz. Sonra kardeşim -nasıl çektiyse- annemi aradı.
-Anneeee koş burayı adamlar bastı 5 köpekleri vardı şimdide koyun sürüsü geliyor onlarında köpekleri varr. 
Biz annemgil gelene kadar oturduk oraya. Sonra annemin 'Nerdesiniz Laaa' Diye bağırmasıyla elimizde sopalarla-bacaklar titriyo yürüyemiyoruz ya- dağdan koşuyoruz. Annemgil 50 m ötede. Ben arkada kaldım bir de. O sırada bir pompalı tüfek patladı ama nasıl bir çığlık attım. Sandım bize sıkıyorlar. Adamlar tavşan avlıyormuş. Annem de korkmuş bize bişe  yaptılar diye.  Sonra teyzelrim de geldi. Eve dönüp hımbıl oynadık.



2 Eylül 2011 Cuma

Adına Türkü Yazılan 'Anı'

Ben doğmadan önce annem, halam, nenem bir keloğlan kulübesinde kalıyorlarmış. Köyde eşkiyalar dolaşırmış Dedem morgda çalıştığı için gelemiyormuş. Aileye bak ya. Neyse bunların tuvaleti geldiğinde üçü birden dışarı çıkar ormanı gübrelerlermiş. Bir gün bir ateş böceği sandıkları bir ışık sızıntısı görmüşler. Annem sigara içen adama benzetmiş. Nenem bakmış bakmış bişeye benzetememiş. Halamda kendini avutmak için ateşböceği demiş. Korkmuşlar tabii. Bundan sonra diğer sene dedem de gelip akrabalarının olduğu bir yere ibrahim dayıların oraya bir çadır kurmuş. Herkesin çadırı yola doğru bakar bizimki dağa doğru bakarmış. Bir gün gök gürlemiş. Gökte delik açılmış gibi yağmur yağmış. Bunlar dışardalarmış. Sırılsıklam olmuşlar bir de üstüne çadıra geldiklerinde ne görsünler. Çadırda selle birlikte gitmiş. Bunların yengeleri yardım etmiş tabii bunlara. Sonra bunlar akıllanmamış çadırı aynı yere yine koymuşlar. Bir gün birinin kafasının altını köstebek eşiyormuş, diğer gün birininkini,diğer gün birininkini hepsinin kafası aynı hizaya gelmiş. Daha sonra geceçadırın üstüne bakmışlar yılan simit şeklini almış yatıyor. Korkmuş tabii bunlar dedem gidip öldürmüş. Diğer sene akıllanmamış yine keloğlan klübesine gitmişler.Bu sefer aileye bir üye daha eklenmiş. Ben. Dedem demiş ki: 'Şimdi buralarda komşu da fazla yok bu torun aç kalır inek alalım.' demiş. Bu inekde bizim klübede kalıyor. Klübenin yarısı taş, yarısı toprak. Toprakta bu inekle buzağası kalıyor. Evet bu ineğin buzağası da var. Yine bir gün dışarda yemek pişiriyorlarmış karganın biri gelmiş 2 tavuğu birden kaptığı gibi götürmüş. O sıralar köyde Aşık diye bilinen şiir, türkü yazan bir adam varmış Dedem başımızdan geçen bunca şeyi anlatınca adam dayanamamış bir türkü tutumuş. İşte adına Türkü Yazılan Anım Bu. :)

1 Eylül 2011 Perşembe

Filistinli Bir Çocuk

Resim yazısı ekle

 Filistinli bir çocuk
Ne yer, ne içer?
Kan damlalarından dokulu kirpikleri
Parmaklarını makineli tüfekler biçer
Filistinli bir çocuk 
Her gündüz sonsuz bir geceye düşer


Filistinli bir çocuk
Televizyon seyreder mi akşamları?
Annesi ılık süt içirir mi o sırada?
O sırada ağabeyi dövülür mü kıyasıya?
Babası sırf müslüman olduğu için 
Kırılı mı parmakları birer birer?
Filistinli bir çocuk
Televizyon seyreder mi akşamları?
Seyreder mi, yaşar mı bunları? 


Filistinli bir çocuk 
Gülebilir mi  öylesine çocuk olduğu için?                   
Gülerse alınır mı devlet politikası?
Birleşmiş milletler amcası?
Yağar mı yoksa kapısına kurşunlar?
Mezar taşına bir şehit daha diye yazılır mı?
Filistinli bir çocuk gülerken meleklere
İnsanlık utanır mı?
Filistinli bir çocuk
Gülebilr mi... doyasıya







28 Ağustos 2011 Pazar

Bir Aşkta Böyle Biter

Evet 8 ay önce biri hayatıma girdi. Sadece basit bir selamla. Tanıştığımız gün face'den konuştuk. Üzgünmüş. Neye olduğunu söylemedi. Daha sonradan öğrendim o gün sevgilisinden ayrılmış. Bende Halil die biriyle çıkıyordum o sıralar. Ama sevmiyordum ne yalan söyliyim. Sonra biz bunla konuşmaktan çok zevk almaya başladık. Okuldan geldikten sonra işi gücü bırakıp bununla mesajlaşıyordum. Dersler kötü gitmeye başladı tabii. Bu bana iyi günde kötü günde yanında olcam diyip duruyordu. Bende inanmaya başladım buna. Sonra bir gün dediki ben senin şu Adana'ya gelim. Bende başta olmaz okuldan sonra bir yere gitmeye izin vermiyorlar dedim. Sonra ısrar edince kabul ettim. Okuldan kaçıp bunla buluşcaktım yanımdada Tuğba olucaktı-okuldan arkadaşım-. Biz bunla salak salak hayaller kuruyoz tabii. Merkez Parka gidicez, ordan cafe'ye gidicez... Okuldan arkadaşlarda gitme falan dediler ama o yarın gelicekti bile. Ben sabah kalkıp giyinip süsleniyorum tabii buda bana çok heyecanlıyım falan diyor. Sanki görücüye çıkıcaz bende o kadar yok en azından. Okula gittim. Öğle arasında kaçıcaz buda okulun önünde bizi beklicek. Öğle arası girdi benden çok Tuğba heyecanlanıyor. Çıkış kapısına gittik Ee tabi bir yalan uydurmak lazım bu kuzenim hastalanmış hemen çağırıyorlar buda benim akrabam dedi. O da yanındakine sence doğruyu mu diyor dedi. Doğrudur doğrudur diyip çıktık kapıdan . Bizde bir sevinç patlaması uçuyoruz hanii! Tabii yanımdaki ne göreceğini bilmiyor merak ediyor. Durağa gitmeden şöyle bir göz attık. 3 Adam var:  Biri 20'li yaşlarda salla değildir, Diğeri 40-50 arası bunuda geç, galiba diğeride O'ydu. Uzaktan pekte belli olmuyor ama resimdeki gibi işte. Biz bunla kikir kikir gitti durağa. Sonra merhabalaştık. Sohper ede ede yaklaşık 1 km yürüdük. Gideceğimiz yer Bici Bici'ci. Çocuk zaten yoldan gelmiş bir de yürüttüm o kadar. Oturduk ordan burdan konuştuk. Pek konuşmuyor doğrusu. Bizden çok Tuğba konuştu. Birazda konuşkan tabii. Sonra geri dönüp Lüneparka uğradık. Pek bişey yok zaten gondola binelim dedik. Sonra ben köşeye oturup bunları yanyana getirdim. 1. Turda Tuğba'nın bağırışlarından benimkiler duyulmadı. Ama nasıl korkmuş bir de aşağıda oturanlara tükürmeseymiş iyiydi. 2.Turda en azından daha sessizdi. sonra gölün yanına gidip çekirdek çittik. Yorucu ama eğlenceli bir gündü. Eve gidince dikili gittim. Hiç planladığımız gibi olmasada güzel bir gündü. O günden sonra daha yakınlaştık tabii. Hatta ben bundan hoşlanmaya başlamıştım bile. Onunda hoşlandığını biliyordumda söyleyemiyordu işte. Birgün bunun duvarına girdim ilişkisi var olarak değişirmiş. Tabi şaşırdım ben. O zamanlar pek giremiyordum nete hayırlı olsun falan dedim. Kıskanmıştım. yaklaşık 10 gün sonra ilişkisi yok yazdı bu sefer bende anlamadım tabi kimle çıkıyor acaba diye kimle çıktığınıda sormamıştım. O günün akşamı ona hoşlandığımı söyledim. O pek birşey diyemedi. Ben sandım hoşlanmıyor bu benden. 20 gün faceye girmedim. Yazılı bahanesiyle. 16 haziran benim doğumgünümde gelen mesajları cevaplıyayım diye girdim. Sana bir şey dicem diyip bana çıkma teklifi etti. Hayatımın belki en mutlu günüydü. O gün baya konuştuk. İtiraf etti tabi benle buluştuğundan beri aşıkmış. Uyuyamadım gece sevinçten. Böyle devam ettik 1ay. Bu benden soğumaya mı çalışıyorsun gibi bişeyler geveledi. Ah bu erkekler hep götünden anlar zaten. Benim net ve tel gidince pek konuşamadık bunla. Ondan sandı zaar. 15 gün sonra ayrılmak istiyorum dedi pek ilgilenemiyordum zaten. Ben yinede geri döndürdüm isteğinden. daha sonra bunun arkadaşlarından gıcık kapmaya başladım. Hele kardeşinden yanımda olsa parçalarım hani. Gerizekalı. Zaten tel de yoktu net de. Ben buna bir ayrılık mesajı yazıp çıktım. Daha sonra sana cevap yazmaya bile değimez diyip çıktı bende engelledim. Açıkçası hiç mutlu değildim seviyordum çünkü onu. Ama bitmesi gerekiyordu. Ayrıldıktan 2hafta sonra bendeki engeli kaldırıp mesaj atmış. Kimseyi sevmemyi öğrettin bana kadir gecesinde sana intizar edicem falan diye. Bende ne yaptıysam sana hayatından çıktım o kadar diye. Profiline baktım. Ayrıldığımız günden 5-6 gün sonra başka birini bulmuşta çııkıyor bile.

24 Ağustos 2011 Çarşamba

Doğu'da görev yapan bir doktorun mektubu;

Burada halk aşırı şımartılmış. İnsanların işini halletmeyince ya kaymakama gidiyor, ya da “Ben PKK'lıyım, seni vururum” diye tehdit ediliyoruz. Can ve mal güvenliğimiz sıfır. Kimse vergi vermiyor, elektrik-su vb. faturalar ödenmiyor.
Herkese ayda 150 TL çocuk parası (ki çocuk başına), çocuk ultrasonda görüldüğü andan itibaren de mama ve bez parası ödeniyor.
Okula giden her çocuğa devlet harçlık veri...yor, harçlık gecikince anneler okulu basıp çocukları okuldan almakla tehdit ediyor.
O çocuklar ne yapıyor peki? Üzerlerinde üniformaları, ellerinde PKK bayrakları ile DTP mitingine gidiyor. Herkese, eksin ya da ekmesin, toprak yardımı yapılıyor (ki zaten kimse ekmiyor ya).
Bu yardımda sadece beyana
bakıyorlar. Adam 5'i 50 yazdırabiliyor. Van'da dağıtılan paraya bakınca, göl bile tarım arazisine sayılsa
az gelir. Her cuma kaymakamlık elden nakdi para dağıtıyor.
Buralarda tek vergi verenler devlet memurları... İnsan içinden ve de dışından lanetler okuyor.
(Bu yazıyı herkese dağıtın, bilinsin. Neden terör de bitmiyor daha iyi anlaşılır sanırım. Terör biterse bu insanlar çalışmak zorunda kalabilir, devlet denetimini daha iyi yapabilir... İsterler mi bu rantın bitmesini!)

17 Ağustos 2011 Çarşamba

Afrikalı zenci bir çocuğun bu şiiri, 2005'te "Dünyanın En İyi Şiiri" Seçilmiş.


Doğduğumda Siyahtım,
Büyürken Siyahtım,
Güneşe Çıktığımda Siyahtım,
...Korkunca Siyahtım,
Hastayken Siyahtım,
Öldüğümde Hala Siyahım...

Ve Sen Beyaz Çocuk,
Doğduğunda Pembesin,
Büyürken Beyazsın,
Güneşe Çıktığında Kırmızı,
Üşüdüğünde Mor,
Korktuğunda Sarı,
Hastayken Yeşil,
Öldüğünde de Grisin,
Sen Şimdi Bana Renkli/Zenci mi diyorsun? 




Çok güzel Lan duygulandım :'(

İyi Günde Kötü Günde

Başrollerde Kellan Lutz ve Mandy Moore var. Pazar günü izlemeye gittim İstinye Park'ta. 6-7 kişi vardı. Biletler 20 liraydı bide kendimi kazıklanmış hissettim. ilk defa şu yürüyen merdivenlerle baya dibe indik. Gittik film başlamış. Etraf karanlık yerimizi gösterek görevlide yok. Sonra telefonun ışığında salak gibi yer aradık. Film alt yazılıydı. Bi hızlı geçi bi hızlı yetişemiyorum hani. Yanımdakide oku oku paralar boşa gitmesin diyor. :D Film güzeldi ya bi kere izlemelik havada konusunda Ava yeni evlenmiş Kellan Lutz'la daha. Kendi düğünün üzerinden çok az bir vakit geçmişken ve anne - babasının evliliklerinin 30. yılı şerefine bir davet vermek üzereyken anne babası tartışıp boşanma kararı alıcak . Ava, ne yapıp edip bu evliliği kurtaracaktır.

5 Ağustos 2011 Cuma

Önerebileceğim Bir Kitap!

John Verdon reklam şirketinde çalışmakta. 'AKLINDAN BİR SAYI TUT' İlk romanı.Ustaca kurgulanmış senaryosuyla Zekasına hayran bırakacak sizi. :)

Evet Hush Hush'un 2. Kitabı Çığlık'dayız.

Patch ve Nora 1. kitaptan sonra 2aylık bir ilişkideler. Patch Nora'yı evine bırakırken çiftlik evinin önünde durur. Nora Patch'e 'Seni Seviyorum' der. Karşılık beklerken gitmem lazım diyip Norayı bırakır. Bundan şüphelenmiştir tabii Nora. Neyse yaz tatili olduğu için kimya dersi alır. Ve ilk derse girdiklerinde yanına 1.sınıftan beri hiç anlaşamadıkları, birbirlerinden nefret ettikleri Marcie oturur. Marcienin babası Coldwater'da Toyota bayiisine sahiptir. Zenginler yanii. Neyse Marcie oturur ve Dün Patch Bizim evin önünde odamı dikizliyordu der. Ve Nora Akşam benden kaçıp buraya gelmiş demek die düşünür. Yanımdan kalk der ama bir yer bile boş kalmamıştır. Marcie ile 8 hafta!! :D O akşam annesi eski sınıf arkadaşının -Scoot'un-annesiyle karşılaşmış ve yemege davet etmiş. 7'de evde olması gerek. Akşam eve gittiğinde Patch kapıyı çalar. Ve Nora o sinirle Patch'den ayrıldığını söyler. Ama pişman olmuştur. Akşam Scoot ve annesi geldiğinde Kadın Scoot'un eski oturdukları yerde başlarına bişey geldiğinden bahseder. Nora bundan şüphelenmiştir. Bundan sonra Scoot diğer akşam için Z'de bilardoya çağırmıştır Nora'yı. Ve biraz kafa dağıtmak içinde kabul etmiş. Bilardo salonuna girdiklerinde Nora Patch'i görür ve biraz da sevinir kıskandırmak için. Bilardo oynarlarken şöyle bir göz atmış ve ne görsünn Marcie Patch'e boynundan sarılmış duruyorlar. O sırada kırmızı T-shirtli bir adam içeri girer ve parayı ister. Scoot  vermek istemez ve kavga başlar. Patch cipin anahtarını Noraya verir ve eve gönderir ne de olsa onun koruyucu meleği.Bir gün arkadaşı Vee ile otururken kafedeki garson bir zarf verir bir adamın ona vermesini istediğini söyler. İçini açtığında şok olur. Bir yüzük ve kağıdın içinde Babanı öldüren adam Kara El'in yüzüğüdür. Bundan sonra Scootun evini aramak ister. Çünkü onun şeytan ve insan dölünün birleştiğibir nefil olduğunu anlar Patch söylemiştir. Scoot'un evinde de bir Kara el yüzüğü bulur. Bundan sonra Patch'nin evini aramaya gider ve 6 tane bulur. Scoot yüzüğün alındığını anladığında Nora'yı bulur ve almak için kovalar o sırada Patch'nin yakın arkadaşı Rixon onu kurtarmak için eğlence parkının tünelinden kaçırmayı amaçlar. Tünelin derinliklerindeyken Nora'nın babasını öldürdüğünü , bedenine sahip olmak için Nora'yı öldürüceğini söyler ve Nora kaçmaya başlar fakat bir servis odasında Scoot yaralı halde ve kendi yakalanır Scoot'a 2 kurşun sıkar ve Noraya 1 kurşun sıkar Nora yere yığıldığında Kapıda Patch'i görür. Rahatlar. Gözünü açtığında hastanededir. Kolunda yaralanmış. Patch'in bir suçu olmadığını anlar. Scoot ona bir sesli mesaj göndermiş kurtulduğunu ve ona bir araba aldığını söyler. Eve gittiğinde Patch gelir ve annesinin geleceğini söyler. Patch Nora'yı kendi evine götürür. Fakat o sırada Marcie'nin babası gelir ve Jules'in Nora'nın mı öldürdüğünü sorar. 



3.Kitapta görüşmek üzereeee (:

Hush Hush Serisi

Ocak ayında Hush Hush serisinin ilk kitabı Fısıltı çıktı. Haziran'da Çığlık çıktı Vee 3. kitap Sessizlik Kasım ayında çıkıcağı tahmin ediliyor. Becca Fitzpatrick'in kaleme aldığı serinin offical sitesi:  http://beccafitzpatrick.com/ detaylı bilgi verelim dedik. Şimdi ana konuya gelelim yani kitabın özetine:


Cennetten kovulmuş bir meleğin-Şeytanın- Bedenini ele geçirmek için öldürmesi gereken Nora'ya aşık olmasıyla başlıyor. Biyoloji dersinde -Bu arada şeytanın takma adı Patch- Patch Nora ile oturmak için koçun düşüncelerini değiştiriyor -özel bir yetenek- . Çünkü bu Patch cennetten kovulmuş bir melek. İnsanların beynini kontrol edip düşüncelerini değiştirebiliyor. Bu Patch melek ve insan melezi Jules adında birine yüzyıllar önce bir yemin ettiriyor. Bu yemine göre Patch, İbrani Takvimine göre her yıl her Heşvan ayında iki haftalığına Jules’in bedenine sığınıyor. Ölümsüz bunlar tabiki ve bu yüzyıllar boyu böyle devam ediyor. Jules’te tabi ki buna çok içerliyor. E tabi Patch’ten intikam alacak. Nasıl alacak ki oğlanın anası babası yok sürekli bilardo salonlarında yaşayan birisi. Ama sevdiği bir kız var işte. Nora Grey…

Bu Jules denen insan melek kırması az buz entrika çevirmiyor. Yanında bir de yine bir melek var ve bu melek bir bayan. Patch’in eski sevgilisi-Dabria kadının ismi-. Cennetteki sevgilisi. Patch cennetten kovulunca bu sevgili de onun peşinden dünyaya geliyor. Patch’i hala sevdiği için geri gelmesini filan istiyor ama Nora dünyadayken Patch neden gitsin öbür tarafa… Nora’yı öldürecek Patch’i alıp gidecek cennete. Noranın çiftlik evine geliyor. Ve kovalamaca başlıyor. Annesinin yatak odasına koşup şöminenin içine giriyor. Dabriada evi yakıyor. Ve Patch bu meleğin icabına bakıyor. Kanatlarını filan kırıyor.

Jules’in de Nora icabına bakıyor. Okulun  Julesi yaralıyor. Sonunda En yakın arkadaşı Vee'yi buluyor. Polisi çağırmasını söylüyor. O sırada Jules koridorun karşısından geliyor. Ve kovalama başlıyor. Spor salonunda Nora'yı kıstırıyor. Patch'de yaralı halde arkada. Jules Nora'ya silahı çekiyor. O sırada Patch Nora'nın beynine giriyor ve Jules'i yumrukluyor. Tabi belli bir süre çok kalamaz. Sonra Nora kaçmaya başlıyor. Merdivenden trabzanlara çıkıyor. Yapacağı birşey yok Jules'te arkadan geliyor. Karşılıklı oturuyorlar :D Noranın aklına birşey gelmiyor -öleceğini anladı- Kendini atıyor aşağı. Korkmayın ölmedi :D Fakatt birisi öLdüü :) Nora ve Jules aynı kanı taşıdığı için Nora ölseydi Jules'te ölücekti. Bunu bildiği için Juleste kendini attı. Ve Öldü.


2. Kitabın özetini hemen yayınlamaya çalışıcam. :)